Darbe İle Tanışan Çocuklarımız | Psikoloji | Hasan Kalyoncu Üniversitesi

PSİKOLOJİ

Darbe İle Tanışan Çocuklarımız

Darbe İle Tanışan Çocuklarımız

 “DARBE”İLE TANIŞAN ÇOCUKLARIMIZ

Çocuklarda travma sonrası stres bozukluğu ve iyileştirici yaklaşım

Doç. Dr. Şaziye Senem Başgül
Çocuk ve Ergen Psikiyatristi

“Anne darbe ne demek?”, “asker nasıl kötü olabilir?”, “hangi asker kötü hangi asker iyi biz nasıl anlayacağız?”, “anne hepimizin  Allah’ı tek değil mi?”, “anne sokakta oynayabilecek miyiz?”…

Son günlerde yaşadığımız ortam gibi, hayatın akışı içerisinde, çocuğun hiç beklemediği bir anda onu korkutan, temel güven duygusunu zedeleyen, dehşet içinde bırakan ve dayanma gücünü aşan olaylar çocuklarda ruhsal travmaya neden olurlar. Travmaya bizzat maruz kalmak dışında haber almak, duymak, olma olasılığını düşünmek de benzer etkiler yapabilir. Yaşanan olay ne kadar doğrudan tehdit oluşturuyorsa etkisi o derece büyük olur.

Travma ile çocuğun alıştığı sistem bozlulur, inanç sistemi sarsılır, endişeleri artar, temel güvenleri ve benlik saygıları zedelenir. Bununla birlikte çocuklar kontrol kaybı yaşarlar, kendilerini korunmasız ve güçsüz hissederler.

Çocuğun beklenmedik bir travmatik olayı nasıl algılayacağı ve nasıl tepki vereceği çevresindekilerin ve özellikle de anne babalarının olay karşısındaki tepkilerine bağlıdır. Son günlerde hepimizde travmatik etki yapan olaylar, haberler ve görüntüler, çocuklarımızın daha önce yaşamadığı ve dolayısıyla nasıl tepki vereceğini bilemediği bir durumdur. Böyle bir durumda kendi korkuları yanısıra, çevrelerini gözlemlemeleri ve olayın dehşetini bizler üzerinden yorumlamaları ve tepkilerini buna göre vermeleri söz konusu olacaktır. Eğer ortam bizler için güvenli değil ise bizlerde yoğun kaygı ve belirsizlik yaratır ve bu durumda travmanın ruhsal etkisi çocuklarımız için daha fazla olur.

Güven, insanın ruhsal bütünlüğü için temel bir ihtiyaçtır. Devletin vatandaşları için oluşturduğu güvenli ortamın insanın ruh sağlığındaki kapsayıcı ve koruyucu etkisi, annenin bebeği için oluşturduğu güvenli ortam gibidir. Temel güven olmazsa ruhsal olarak beslenemez, büyüyemez, öğrenemez ve mutsuz oluruz. Son günlerde yaşadığımız travmatik gündem temel güvenimizi ciddi anlamda örselediğinden kısa dönemdeki korku ve endişe dışında çocuklarımız üzerinde uzun dönemde de olumsuz ruhsal etkiler bırakabilecektir.

Çocukların travmatik olaylardan etkilenmeleri ve verdikleri ruhsal tepkiler, onların yaşlarına, bilişsel düzeylerine, ruhsal dayanıklıklarına, yetiştikleri ailenin kapsayıcılığına, ebeveynleri ile olan etkileşimlerine, çevresindekilerin tepkilerine, travmanın cinsine ve varsa önceki travmatik yaşantılarına göre değişir. Bazı çocuklar travma yaratan olaylarla ile daha kolay baş edebilirken, bazıları çok etkilenebilir. Çocukların özellikle somut düşünmeleri nedeniyle travmayı algılamaları ve tepkileri biz yetişkinlerden farklıdır. Çocuklar yaşadıkları kaygıları ve merak ettiklerini doğrudan ifade edemeyebilirler bu durumda oyunlarına ve ilişkilerine yansıtırlar. Özellikle çocukların oyunlarında travmanın etkilerini gözlemleyebiliriz. Tekrar tekrar travmatik olayı kapsayan oyunlar oynarken bir yandan travmaları ile başetmeye çalışırlar. Geceleri kabuslar görüp korku ile uyanabilirler. Gün içinde irkilmeleri olabilir. Bunun yanısıra üzüntüleri süreklilik göstermez.  Korku ile ağlarken bir süre sonra hiç bir şey olmamış gibi gülüp oynayabilirler. Travmanın hemen sonrasında belirtiler gözlenebileceği gibi travmadan bir süre sonra da ruhsal tepkiler ortaya çıkabilir.  Çocukların travma karşısında edinilmiş becerilerinde kayıplar olabilir. Örneğin tuvalet eğitimi olan bir çocuk yatağını ıslatmaya başlayabilir. Parmak emme, hırçınlık, kekemelik, uykusuzluk, sokağa çıkmak istememe, daha önce olmayan korkularının başlaması, okula gitmek istememe, yanlız başına yatamama gibi ruhsal semptomların yanı sıra karın ağrısı, baş ağrısı gibi fiziksel semptomlar gözlenebilir.

Özel gereksinimlizihinsel geriliği olan çocuklarıntravma sonrası ruhsal örselenmeleri ve verdikleri tepkiler normal gelişen çocuklar gibidir. Ancak, bilişsel seviyeleri ve engellerine göre travmayı algılamaları ve etkilenmeleri farklılık gösterecektir. Yaşadıklarını anlamlandırmada ve kaygılarını ifade etmede bilişsel seviyelerindeki geriliğe oranla zorlanacaklardır.Böyle bir durumda çocuğu değerlendirirken fizik yaşı değil zeka yaşı göz önünde bulundurulmalıdır. Normal yaşamda engellerine göre daha fazla korunup kollanmaları ve desteğe ihtiyaçları olduğu gibi travmatik bir durum karşısında da çevresindekilere ve erişkin desteğine ihtiyaçları daha fazla olacaktır.

“İş koçluğu kapsamında kurumsal bir iş yerinde çalışan down sendromlu bir ergenin görevi gereği katılılmcıların numaralarını not alırken bazılarını ayrı bir sutuna yazma nedeni sorulduğunda, onaları şüpheli gördüğünü”ifade etmesi son derece olumlu bir önlem alma ve bir baş etme mekanızmasıdır. Eğitimli bu gencimizin travma karşısında yine kalkıp işine gitmesi, sorularını çevresine sorabilmesi ve uygun yanıtlar alabilmesi onun travması ile baş edebilmesinde çok yapıcı olmuştur. Travmanın iyileşmesinde en temel müdahale mümkün olduğunca normal yaşantımıza dönebilmemizdir. Bu gencimiz işine devam etmektedir. Çocuklarımızı yetiştirken uzun soluklu bir eğitim ve süreklilik gösteren olumlu iletişim, onların sorularına bizlerden her zaman yanıt alabilmesi ve bizlere güvenmeleri, onları hayatın akışı içerisindeki olumsuzluklarla baş etmede güçlü kılacaktır.

Özel gereksinimli fiziksel engelli çocukların travmadan etkilenmeleri de kendi güvenliklerini ne ölçüde sağlayabildikleri ile belirlenir. Görme engelli ve işitme engelli bir çocuğun haber almak, çevresinde yaşanan olayları yorumlamakla ilgili kaygıları daha fazla olabilir. Bu durumda sözel ifadeleri iyi ise, kaygılarını anlatabilir ve sorularını sorup yanıt alabilirlerse çok daha kolay toparlayabilirler. Aksine içe kapanıp çevreden uzaklaşırlarsa travmayla baş etmeleri daha zor olacaktır. Yakınındaki erişkinlerin ve ebeveynlerin bu konuda çok duyarlı ve uyanık olmaları önemlidir. Yine bedensel engelli çocukların kendilerini korumakla ilgili endişeleri olabilecektir. Yetersizlikleri oranında becerileri artırılarak yetiştirilen, kendisine uygulama fırsatları verilen fiziksel engelli çocukların travma ile baş etmleri daha kolay olacaktır.

Travma sonrasında çocuğa yaklaşımızımız nasıl olmalı?

En önemlisi elimizden geldiğince güvenli bir çevre oluşturmaktır. Zorunda kalmadıkça rutinlerini değiştirmemek gerekir. Rutine dönebilmek ruhsal örselenmeden korur.

Çocuğun kendini ifade edebilmesi önemlidir. Onunla mümkün olduğunca iletişim halinde olmak, sorularına anlayacakları dilde, kısa ama net cevaplar vermek çok önemlidir.

Korkan bir çocuğa “korkacak bir şey yok” demek son derece gerçek dışı bir ifadedir. Çocuğun duygularını ve düşüncelerini anlamak ve önemsemek gerekir. Korkunun, canlıların kendini koruma davranışının bir sonucu olduğu ve korkmasının son derece normal olduğunu ona hissettirmek çok önemlidir. Kendinizin de korktuğunuzu ama korunmak için ona yardım edeceğinizi, çözüm üretmek için çabaladığınızı, onun yanında olduğunuzu ve onu sevdiğinizi söylemeniz onu rahatlatacaktır. Ebeveyn olarak bizim kendi hislerimizi ve kaygılarımızı onların anlayabileceği bir dille ifade etmek çok önemlidir.

Mümkün olduğunca haberleri dinletmemeniz ve izletmemeniz iyi olacaktır. Ancak günümüzde sosyal medya çocukların bilgiye çok hızlı ulaşmalarını sağladığından bu konuda ciddi zorluk yaşanabilir. Böyle bir durumda haberlerin yorum katılarak sunulabileceği, her zaman doğru bilgi içermediği, bazı görüntü ve haberlerin onu olumsuz etkileyebileceği kendisine açıkca anlatılmalı ve yaşına ve zeka düzeyine uygun bir dille ona olayları kendilerinin yaşanan olayları açıklayacağı konusunda güven verilmeli ve dürüst olunmalıdır.

Sonuç olarak;

Biz büyüklerin travma gibi akut bir olay karşısında temel görevi, mümkün olan en güvenli ortamı sağlamak, onları sarıp sarmalamak ve yanlarında olmaktır.

Çocuğun travmalarla ve hayatın zorluklarla baş edebilmesi, kişisel özellikleri, yaşı ve zekası dışında; nasıl yetiştirildiği, nasıl bir eğitim aldığı, onunla nasıl bir iletişimimiz olduğu ve ona daha öncesinde bir birey olma konusunda nasıl bir yaklaşımda bulunduğumuzla çok ilişkilidir.Anlık bir durum değildir. Yiyebilen çocuğu yediren, giyinebilen çocuğu giydiren, insiyatif almadan her işi evebeyni tarafından görülen, iletişime kapalı ve onun adına her şeyi kontrol eden ebeveynlerin büyüttüğü çocukların travma ile baş etmeleri de elbette zor olacaktır. Bu nedenle çocuklarımızın birer birey olduğunu her zaman onlara hissettirelim, duygusal büyümelerini destekleyelim ve becerilerini arttırmaları için onlara uygun ortam ve fırsatlar sağlayalım.

Çocuklarımızla barış içerisinde yaşayabildiğimiz yarınlar  dilerim.